29 Kasım 2013 Cuma

Dazer da ne?




                      Dazer ; köpeklerin rahatsızlık duyacağı ses dalgaları yayan ancak onlara zarar vermeyen, sadece yanınızdan uzaklaşmalarını sağlayan aletin adı. Köpekleri terbiye etmek içinde kullanılabiliyor. Benim gibi doğada yürümeyi,bisiklete binmeyi, koşmayı zıplamayı seven ve köpeklerden korkanlar için harika bir alet. 5 yıldan fazlaca bir süredir kullanıyorum.Köpek sürüsü üzerinde denemedim ama  sayıca en fazla 2 köpek üzerinde denediğim çalışmalarımda başarılı oldum.Kaçmasa bile oluğu yerde durup havlamasını kesiyor. Hayvan sever dostlarım bana kızıyor belki şu an ama daha geçen hafta o kısırlaşmalarını istemedikleri köpekler kızımın arkadaşının annesine saldırdı. Bacağında da güzel bir ıssırık var. Aklınızda bulunsun her hastane kuduz aşısını vurmuyormuş.Allah başımıza vermesin ama eğer böyle birşey olursa direk Ankara Hastanesine gidin lütfen. Ben köpek sevmiyor değilim. Korkuyorum ve rahatsız edilmek istemiyorum. Aşırı hayvan sevenlerin , insanları sevmediğini düşünmekten kendimi alamıyorum.. Kısırlaştırma çalışmalarının kesinlikle başlamasını ve  bu kadar çok sürü şeklinde dolaşan köpek olmaması gerektiğini düşünüyorum.Keyifli ve özgürce spor yapabilmek dileğiyle......:))

                                                                                                                              Sevgiler...........

                                        


                     


                                 
                           

                             



                           

Öğretmenler günümüz kutlu olsun



        Kendimle beraber, bütün öğretmen arkadaşlarımın öğretmenler gününü kutluyorum. Geciktim bu kutlamayı yapmak için biliyorum ama fırsat bulamıyorum gerçekten.

        Geçenlerde 'Öğretmen Olmak' konulu bir  kompozisyon yarışması vardı. Katılmayı düşündüm ancak çok iyimser şeyler yazamayacağımda kesindi.Bu sebepten vazgeçtim. Hani hep derler ya 'Ben bir köy öğretmeni olmak istiyorum' diye. Doğru söylüyorlar farkında olmadan. Dişini tırnağına takıp; okulunu, öğrencilerini kendi elleriyle şekillendirmek ,eti senin kemiği benim hocanım diyen analarla konuşmak , baharda bahçesinden topladığı meyvelerini sen yiyesin diye masanın üzerine utanarak bırakan çocukların başını okşamak ,kışın sobayı yakamayınca reklamlardaki gibi annenizi arayıp yardım istemek, yeri geldiğinden kapının kilidini değiştirmek,yeri geldiğinde de sınıfını boyamak hatta boyama işinden sonra sınıfı temizlemek için kolları sıvamak....Ben hepsini yaptım...1 sene Eskişehir'in bir beldesinde görev yaptım. Ağlayarak gittim, ağlayarak döndüm.

           Öğretmenlik' aman banane' demek , dersimi yaparım gerisi beni ilgilendirmez demek değildir .Öğretmenlik; eline paspası alıp sınıfı silerken,  kendiliğinden bezlerini alıp etrafı temizleyeme çalışan öğrenciler yetiştirebilmektir .Öğretmenlik, sınıfta bir arkadaş gibi olabilmek ama yoldan geçerken düğmesini ilikleyip saygıyla selam veren nesiller yetiştirebilmektir. Sanırım bir yerlerde hata yapıyoruz.Kontrolü tamamen ele alamıyoruz ve bu durumun eksikliğinden dolayı öğrenciye çok fazla ulaşamıyoruz. Bizde insanız ve bizde korkuyoruz haksızlığa uğramaktan. Gerçekten soba yakmaktan, kırık camları gazete kağıdıyla kaplayıp idare etmeye çalışmaktan daha zor bu durum. Ama biz genede sabırla,kararlılıkla, sevgiyle,öğretmenin verdiği mutlulukla, fikri hür vicdanı hür nesiller  nesiller yetiştirebilmek dileğiyle günümüz kutlu olsun diyoruz............

                                                                                                                                    Sevgiler...


 

                  

21 Kasım 2013 Perşembe

Black 2005-Benim Dünyam

         Hint filmleri, kore filmleri,japon çizgi filmleri.....

        Neden bu kadar tutulur oldu? Hollywood filmlerinin görselliği, teknolojisi, komedisinin içinde bile bunalım barındıran havasından bıkıldı da ondan. Yani benim için öyle en azından.Bazen diyorum ki yaş ilerliyor acaba o yüzden mi? diye...Ama bir bakıyorum genç nüfus da benim gibi:) Demek ki bende gencim:)

         Efendim şimdi film abartı gibi geliyor ama  biliyorsunuz ki gerçek bir hayat hikayesinden esinlenerek yapılmış bu film.Bunu da düşününce, ne kadar boş işlerle uğraşarak zamanımızın geçtiğini bilmek insanı üzüyor açıkcası...
   
        Amerika'lı ünlü pedegog Helen Killer'in yaşam hikayesinden esinlenilmiş filmde. Kendisi bebekliğinden beri kör,sağır ve dilsiz olup, 5 lisan öğrenmiş,bunun yanında bisiklet,kano,yelkenli kullanmış,yüzmüş,satranç oynamış,birçok makale ve kitap yazmış... Yani işte, film güzeldi,duyguluydu, arkadaşlarım çok ağladıklarını söyledikleri için, mendilim elimde izledim.Ben sulugöz biri olarak,daha çok ağlamayı bekliyordum.Belki bizim Türk versiyonu daha da duyguludur, ben Hint yapımını izledim.Gerçekten sağlığın ne kadar değerli olduğunu daha iyi anlıyor insan. Çünkü, babanız bile sizi sağlıklıyken,başarılıyken seviyor...Yokk aman öyle olur mu falan demeyin...Bakın filmdeki o sahne hiçde göz ardı edilecek bir sahne değildi.(SPOILER) Hani artık böyle olmaz artık deyip,kızını dövüp akıl hastanesine kaldırmak istedi ya babası.... Ben orda çok etkilendim, içim sızladı...Birde filmin bitiş şekli çok hüzünlüydü.
       
            Bence herkes izlemeli bu filmi. Kızıma da hafta sonu izletmeyi planlıyorum.Filmde bahsedildiği gibi'imkansız' kelimesi olmasın hayatımızda....
   

                                                                                                                     İyi Seyirler
                                   

Spoiler:

* hayat bir dondurmadır. erimeden tadını çıkarın.

* ben kendim düşmeden önce, ona uçmayı öğretmek istiyorum. yaşlanıyorum, biliyor musunuz?

“herkesin alfabesi a ,b,c,d,e ile başlarken senin alfaben b,l,a,c,k ile başlıyor, bunu bilmen lazım

“tanrı söz konusuysa hepimiz körüz …”

''ben karanlıkta bekliyordum, sen ise titreyen ışığı getiriyordun"

"Ona sözcüklerden bir kanat takacağım, ona uçmayı öğreteceğim"

15 Kasım 2013 Cuma

Hamsi partisi:)



Eşimle geçenlerde hamsi partisindeydik. Dedikleri gibi deniz mahsülleri ikiye ayrılır:
1.Hamsi
2.Diğerleri

:)) Bayılırımmmm hamsiye...Efendim denize kar düşmeden hamsi yenmez derler ya, Niye derler??

Balıklar soğuktan yağ depolamaya başlasın da daha etli olsun diye:)) Bizde öyle değilmiyiz?
Dikkat edin kışın yağlanma daha fazla olur...Bu kısa bilgiden sonra hamsi sevenlere,bol hamsili bir kış diliyorum...

                                                                                                                      Sevgiler


                              

Yaş 25 (-10,+10 ) yolun yarisi:)


Doğum günüm kutlu olsun,mutlu olayım senelerce.....Boncuktan kuş olmadı ama kekden yapılmış güllerim midemde:)) Sürpriz olsun diye bir gün önce yollamış eşim bunları eve:))Yoksa ev çiçek sepeti vazolarıyla doldu:) Beklerim gene bir sürpriz tabii ki:) Evet Ahmet Kaya'nın bu güzel şarkısından esinlenerek yazılmış doğum günü mesajım, facebook'tan güzel dileklerini yazan arkadaşlarım, Özellikle Ayşegül'ün beni duygulandıran, gözlerimi dolduran yazısı, Sevgili Levent'in akşam yemeği sürprizi, arkadaşlarımın benim için düzenledikleri minik kutlamalar....Güzel hediyeler....Herkese çokkkk  teşekkürler :)) Daha da devam ediyor kutlamalarımız. Bu ay benim ayım gerçekten....Eeee yaş 25 yolun yarısı.Standart sapması baya yüksek aralık içeren bir yaş bu yaş:)) Ne yapcaksınız işte öyle:))







                           


                           

                           

                           

                            

1 Kasım 2013 Cuma

Bedenim burda,aklım sende kaldı İstanbul.........



             Gecen hafta sonu 2 günlüğüne İstanbul turu yaptık. Ben en son lisedeydim İstanbul'a gittiğimde ve gezilecek yerlere gitmemiştim. Akrabalarımızın Büyükçeşme'deki yazlığına ve o zamanlar yeni açılmış olan birkaç alışveriş merkezine gitmiştik:( Yani bu tur tamamen benim için düzenlendi ve gerçekten hoş bir doğum günü hediyesi oldu. Planlar,google maps üzerinden yapıldı.Sistemli bir şekilde 2 gün deli danalar gibi gezildi.Tabii ki çocuklar yoktu. Çocuklarla da gezilir diyenler yalan söylüyor çünkü bu kadar yer mümkün değil gezilmez.

              Otobüsle gitmeyi tercih ettik çünkü araba bize hammallıktan başka birşey olmayacaktı. Kamil koç rahat hattı tercih ettik ve rahat bir şekilde 05,00 gibi Esenler'de indik. Kalacağımız yer Kapalı Çarşı yakınlarında bir misafirhaneydi. Fiyatı uygun,temiz,şık güzel biryerdi. Sabah eğer yer olmasaydı bir müddet koltuklarda uyumayı planlıyorduk ki, boş bir oda varmış. Biraz dinlendikten sonra Kapalı Çarşı, Mısır Pasajı ve çevresiyle turumuza başladık .Ne aldım? Hiçbirşey:( Neden? Çünkü elime yük etmemem lazımdı ve çok değişik bişey gördüğümü söyleyemem...Hani şu çakma çantalar anlamında söylüyorum:)) Sonrasında eşimin kuzenlerine sordum da, zaten bu çakmalar öyle ortalıkta değilmiş. Öyle pekde kimse bilmezmiş yerini ve 1000 lira civarındaymış. Hımmm dedim yani işte,ben hiç öyle kılık kıyafet konusunda hırslı biride değilimdir.Pazar gezmesini de çok sevdiğim söylenemez. Bu sebepten pazara birileriyle gitmeyi sevmem. Ayyy dururlar kırk saat bir yerde,bak bak bakk bana afakanlar basar..:)

                  Fotograf çok,ancak aralarından şeçerek koyuyorum.Çok sanatsal fotograflar çektiğim söylenemez.Çünkü amaç, kısa zamanda çok yer gezmekti ve gerçekten çok kalabalıktı.
   
                  Romanların,şiirlerin,şarkıların,aşkların şehri İstanbul,seni çok sevdim. Gene geleceğim. Aklım sende kaldı evet ama, genede ben  İstanbul'un en çok Ankara'ya dönüşünü sevdim:)
















Sırada Yere Batan Sarnıcı vardı. Ne kalabalık ne kalabalık. ....Neyse girdik içeri, bir baktım Sultanlar Sultanalar etrafta:) Hemen bizde bi foto aldık:)













Evet turumuza Sultanahmet Camii ve Meydanıyla devam ettik....Tabii ki öğlen Sultanahmet Köftesini yedik:)










Gülhane Parkı'na gittik ama Topkapı Saray'ını gezemedik. Zamanımızı öyle planlamamıştık .Gidemediğimiz yerler Bahar turunda Aslı'yla beraber olacak inşallah...





Oradan taksiyle biryerlere gittik.Walla hatırlamıyorum:)) Neyse biraz yürüdük falan sonrasında Pierre Loti Tepesine gidebilmek için teleferiğe bindik...










Oradan ise Eyüp...










Huzur veren, insanı alıp götüren bu güzel topraklardan sonra,takayla Miniatürk'e yolculuk başladı...















Evet artık çok yorulmuş ve adım atacak halimiz kalmamıştı...Biraz dinlendikten sonra akşam Taksim,İstiklal turu ve akşam yemeği vakti...Kalabalıktan gelen enerji size de güç veriyor. Çok severim ben böyle cıvıl cıvıl...Yemeği Nevizade'de yedik ..Tabii ki balık,kalamar ayran:)))






Ertesi gün Beşiktaş, Dolmabahçe ,Ortaköy,Bebek....

Sabah eşyaları topladık,Beşiktaş Kamil koç'a bıraktık.Oradan sonra Dolmabahçeyi gezik ve kuzenlerle buluştuk.Ortaköy'de kumpir yedik ve onlardan ayrıldık. Bütün sahili yürüdük. Yorulduk. Trafik berbat , geri dönemedik. Hadi sinemaya gidelim zaman geçsin dedik. Google maps bizi tepelere yönlendirdi. Daha çok yorulduk. Allah'tan taksi geçti önümüzden hemen durdurduk. Ak Merkeze götürdü. Sinema kapalıymış. Geri Bebek'e döndük. Meşhur badem ezmesini yiyerek kendimize geldik.Sahil kenarında oturduk.Akşam Suada da Mezzaluna'ya gidecektik fakat sezon kapanmış. Hadi dedik bizi Beşiktaş paklar. İşte Güzel Beşiktaş'ın o güzel sokaklarında bir balıkçıya oturduk.Hem yedik,hem dinlendik, hem maçı izledik.Sonrasında Starbucks'a kahve keyfimizi yaptık ve dönüş:))