27 Nisan 2015 Pazartesi

Unutursam Fısılda....




                              Sanat, sanat için mi? Yoksa toplum için mi?  Cevap veriyorum: Sanat benim için değil:))))

                            Neden böyle söyledim biliyor musunuz? Bu sert sanat eleştirmenlerinden ve şu sanat filmi adında yayınladıkları bunalım kokan şaçma sapan filmlerden dolayı....İnsanı sanattan soğutuyorlar yemin ederim. Biraz yorumlara baktım da, çok acımasızlar yaw:)))) Tatlı sert eleştireceksin arkadaş, tabii ki beğenmediğin yerler olabilir belki de hiç beğenmedin ama seçtiğin kelimeler abartılı olmamalı.


                           HER AN SPOILER ILE KARŞILAŞABİLİRSİNİZ

                    Neyse gelelim filme.... Yeşilçam tadında güzel bir filmdi bence. Abla-kardeş ilişkisi güzel işlenmiş.Yani ben öyle hissetttim. Kardeşim olmadığından bu tip konularda  yorum yapmaktan çekinirim Ama iyi bir gözlemciyim. Bazen bakışlarımla insanları rahatsız etsemde , elimde değil,yapacak birşey yok:)

                   Mutluluğa giden her yol mübah mı? Yani yapılanlar doğru mu? Olmamış konusu gibi eleştirenlere şöyle bir cevap veriyorum.BİZ  BUNA HAYAT DİYORUZ

                   Maalesef hiçbirşey olması arzu edilen gibi gerçekleşmiyor. Yaa ben buna benzer bir yorum yazdığımı hatırlıyorum. Eğer olması gerektiği gibi olursa film olur mu? Kitap olur mu? Ne saçma yorumlar.Kızdım gene:))

                   Geçen Cuma akşamı, çok değerli bir arkadaşımın annesini kaybettik. 10 yıldır alzhemier hastası olan annesiyle yaşadıklarına şahit oldum. Tuvaletini her yere yaptığını, evdeki hereyi sakladığını, kaçıp kaçıp gittiğini ve en kötüsü arkadaşımı hiç hatırlamadığını biliyorum.Son yıllarda yataktan kalkamıyordu artık.Mamalarla besleniyor, donuk bakışlarıyla yürekleri dağlıyordu. Allah emanetini görsün denildiğini hatırlıyorum ama hiçde öyle olmadı. Nefesi kesildiğinde tek söylediği 'Çok acı çekiyorum Özlem, ne olursa olsun varlığı yetiyordu'  demek olmuştu.


                  Yakın bir vakitte filmi izlediğimden, beni daha bir başka etkiledi.Şiirlerini çalan bir kız kardeşin sonunda hastalanması ve geri dönmesini konu alan; içinde aşk,hırs,nefret öğlerinin güzel işlendiği duygusal film....

                 Şiirleri film sırasında yakalamaya çalıştım. İnternette araştırdım ama dörtlükleri bulamadım. Sihirlikareler farkıyla buradan yayınlıyorum. Durdurarak tekrardan filmi inceledim ve yazdım:)))

             Ne zaman dost olduk biz
             Ne zaman düşman
             Sen unutan olacaksın
             Ben hatırlayan
              Tam tersi olmalıyken en hakkaniyetli olan




Ne görüyorsun diye sordu içim
Tutkuyu dedi daha için
Sende var mıydı diye sordu içim
Olmamalıydı dedi daha için


               Başkaları ne der diye yetiştirilmiş bir toplumun meyveleriyiz maalesef. Bu durumun ne kadar farkında olursak olalım , yetiştirilme tarzımızdan dolayı hayallerimiz hep  kısıtlı. Film de bu durumu aşmış bir genç kızın hayallerini gerçekleştirdiğini görüyoruz. 

             Müzikler harika, kostümler müthiş....Daha ne olsun:))    

            
             En sevdiğim, beni benden alıp götüren sahne ise tabii ki son sahneydi.Tek kelimeyle ŞAHANEYDİ:)) 

                                                             İyi seyirler...


















                                                

Ankara Kalesi-2



            En son verdiğim sözü tutmamışım....Utandım:( Ama tarzım değil ya...Ben bu şekil devam edeyim.

          Kendime zaman ayırmışken, radyoda müzik dinlerken ,sırasıyla konularımıza devam edelim. İlk olarak bir sonbahar günü gittiğimiz Ankara Kalesi maceralarımız ve fotoğraflarımız gelsin.

        Organizasyon yapmak zor iştir. Kesin ve kararlı olmak gerekir. Şu saatte, şu yerde demezsen her kafadan bir ses çıkar.En kötü ihtimal yanlız gidersin:))) Neyse zorla verilmiş bir kararın ardından Ankara Kalesi olsun denilmiş. Bende herşeyi ayarlayıp kaçtım gittim. Gittim ama 1,5 saat kadar geç kaldılar.Neyse bir iki arkadaş bekledik. Biraz kızdım...Yaaa ben tek başıma çekmeye gidiyorum diyebileceğim bir yerde de değildim.:)))) Diğerleri geldi ve 2 arkadaşın geleceğini ve sokakları gezmek istediklerini söylediler. Arkadaşlar geldi ama sokaklar tehlikeli olabilir denilince gene bir kararsızlık oluştu.

        Çok konuşmak taraftarı değildim. Karışıklık yapmak da istemedim. İçimden üfleyerek bekledim. Ben Çinçin Mahallesinde 2 ay kadar görev yapmıştım.Oradan daha tehlikeli olamazdı. Çok enteresan öğretmenlik tecrübelerim oldu.2. senemdi,çok heyecanlıydım. Sınıfa ilk girdiğimde ders anlatmak istemedim. Biraz sohbet ettikten sonra, haydi okul şarkılarınızdan söyleyin bakayım dedim. Ben dakika bir gol bir şifre kelimeyi söylemiştim. Hemen hemen hepsi birer ensturuman çıkartarak( davul,tef,fulut gibi :))) çok güzel çingene havaları söylemeye başladılar.O kadar gürültü çıkmıştı ki, müdür sınıfa geldi. Susmuyorlardı.Hocanım bu okulda şarkı söylemek  yasak dedi ve kulağıma eğilerek 'Gazinolarda çalıyor bunlar, burada da antreman yapıyorlar' dedi.Gülümseyerek çıktı ve odasına çağırdı. Bazı günler dersim 6'da bitiyordu.Beni sıkı sıkı tembihleyerek'Sakın tek başına çıkma. Arkadaşlarla beraber gidin, havalar kararıyor ne olur ne olmaz' dedi. Ve ben o an tüm hevesimi kaybetmiş, bir an önce tayinim çıksın diye uğraşmaktaydım. ( Görevlendirme olarak gitmiştim) Rapor almak falan hiç aklıma gelmedi.Ne azim bende ki:))) Çok güzel insanlar tanıdım.Yıllardır o bölgede öğretmenlik yapan, o bölgede oturan insanlardan bazen güzel bazen hüzünlü bazen komik hikayeler dinledim. Çok kavgalara gürültülere denk geldim.Çok hoş anılarımda oldu. Kale sokakları o saatte , kalabalık bir gurup olarak ne kadar tehlikeli olabilir di?


    Yürümeye başladık.Aşağıya doğru inerken ağzında sakız olan bir abla pencereden bana seslendi.
Şiişşttt baksana bi,bi abi vardı benim bebenin fotoğrafını çekmişti.Nerede o fotoğraflar? Diyerek hesap sordu. Elimle arkadakileri göstererek ' Bak bunlar buraları iyi biliyormuş. Onlarla konuş.' dedim ve kaçtım.Kendi kendime gülerek hadi uğraşın bakalım,siz misiniz beni 2 saat bekleten diyerek yürümeye devam ettim.

      Çocukların bulunduğu alana geldik . Profosyonel konuşma dilleri başladı. Iso kaç, f değeri kaç falan...Birden herkes bir kızın önünde toplandı. O sırada bizi gören başka çocuklar koşuşturmaya başladı. Biri  geldi ve bana' Abla bu makina kaç lira? ' diye sordu. Çocuğa herhangi bir fiyat  vermek istemedim tabii ki, hemen arkaya bir gol daha attım ' Şurada fotoğraf çekenler var ya, onların makinaları yeni ve pahalı git bir sor bakalım 'dedim.... O sırada bir karışıklık oldu ve çocukların ellerinde fotoğrafları gezmeye başladı. Meğerse  arkadaşalar fotoğrafları çekip ,dağıtıyormuş.  o anları izlemeye başladım. Gerçekten Kayda değer hoş bir atmosfer oluşmuştu. Bütün gerginliğim üstümden gitti.Ve bende çekim yapmaya başladım. Ben çok sıkılarak gittim ama çok keyif alarak döndüm.

     
Her fotoğrafın ayrı bir hikayesi var tabii ki....Bu güzel şirin kız  o gün favorilerimiz arasındaydı.Değişik açılardan çekilmiş başka pozlarıda var ama sıkılmayın diye birer tanesini seçtim.

Haydi direğe tırman dedik. Canla başla tırmanmaya çaıştı. O dudaklar neden öyleydi. Soğuktan mı? Yoksa zararlı maddeye maruz kaldığından mı? Gezerken hep düşündüğüm bu olmuştu....


Sokaklar gerçekten fotoğraf çekmek için harikaydı ama ben çok çekmemişim. Bu kadar şey düşünürsen çekemezsin tabii ki:)))

Nasıl nazlandı anlatamam....Baya konuştuk.Beni beğendiğini söyledi. Benim gibi olacakmış. Gözlerindeki hırsı gördüm.Bu kız istediğini yapar...


Benim en bi favorim bu şekerler oldu. Diğerleri görmeden koşun bana doğru dedim. Gıcıklığım üstümdeyken söylediğim bir sözdü:))) Ben elini tutmam dese de , ikna ettim...Şu neşeye bak ...Yerim siizi ben yaaaa...

Yürüken bana bir baksana dedim ve çektim.... 

İkinci favorim de bu fotograftır. Arkadaki şekercikte izlemede....

Poz verdirme konusunda başarılı olmadığımdan yüksek enstantane ile anlık çekim yapmayı tercih ettim.

Daha düzgün bakışlı hali vardı ama diski incelemek lazım.Bir ara ilaveler yapacağım.




Çevreyi inceleyeceğim diye bu pozları kaçırdım




Bu photoshop çalışması....Ben photoshop yaparken kendi çektiğim fotoğraflar arasında birleştirme yapmayı tercih ediyorum. Eğer  farklı bir görüntü alınmışsa muhakkak altında durumu açıklayıcı bir yazı yazıyorum.

Dur sakın kıpırdama!!! dedim...Sonra ne kadar sert söyledim diye kendime kızdım.Ne demek ya, onlar senin hizmetinde mi? Mecbur mu? Çok uzaktan çektiğim için kırparak yakınlaştırdım. Birkaç poz sonrasında afedersin,istemezsen silebilirim dedim. Anlaştık:)

Bu fotograf da hoşuma gider benim...

Anlaşmadan önce....Otları yoluyorlar baba oğul...Bıçak o sebepten

Güldürdümmmmmmmm....Anlaştığımızın resmi belgesi

Karmakarışık

Belki lazım olur diye çektim:)



Bu fotografın da hikayesi var ama...Bana kalsın bazı şeylerde...Öyle her gördüğümüzü her duyduğumuzu yazarsak etik olmaz:)



Babası...


Çantamın içine attığım bir iki oyuncakta nasibini aldı:)
Bu fotograf da  bir eklemeyi hak ediyor...

İşte olay teyze....Uzaktan çektim,Yaklaşınca bastonla bizi bir kovaladı...Kenardaki kadınları epeyce güldürdük, sonra da kendi halimize güldük.... Sürüden ayrılmayacaktık:)))

Önce boş çektim....

Sonra dönüşte,kapalı bir dükkanın önünde bu bavulu gördük.Teyzeden sonra geri aşağıya inmeyi gözümüz yemedi.Sen çek beni dedim.Ne yapalım, photoshop sağolsun:)))

İşte bazı denemeler...






Bu gün bazı arkadaşlarımla son gezimiz oldu ama hoş bir gündü...Anı niteliğinde kalsın...
Sevgiler.....

Çok kirli çıkısın derler bana:))) Para anlamında keinlikle değil...Açık ve net!! Bakınız disk araştırmasında neler çıktı...Ben  tembellik ve umursamazlıktan kaynaklanıyor diyorum...Daha neler var neler:)))