7 Mart 2016 Pazartesi

Yüzyıllık huzur:)




Çok kitap okuyan bir arkadaşım 'Kitabı okudum ama yüz yılın yalnızlığı üzerime çöktü yeminle.' dedi...Ben okumam o zaman  ama ver şu kitabıda bi foto çekeyim dedim:)) 

Kalabalığın içinde yalnız hissetme hali veya gerçekten yalnız olmak....Ne çok yazı ,söz,şiir,roman var değil mi? Ara ara hissettiğimiz bir duygudur bu...Samimiyetle konuşabileceğiniz hatta omuzuna yaslanıp ağlayabileceğiniz birilerini istersiniz...Ama hep korkarsınız...İlerde başıma kakar mı? Ya da anlamaz mı beni...Gibi...Sonrasında da etrafınızda birçok kişinin olduğunu ama aslında kimsenin olmadığını düşünürsünüz...Öyle midir? Yoksa sizmi çok şey bekliyorsunuzdur...Bilemiyorumm...Bildiğim tek şey var...Çok şey beklemediğimiz zaman çok ama çok daha mutlu oluyoruz...Ama o zamanda sizden beklenenide yapamıyorsunuz...Yüzeysellik başlıyor...Öylesi iyi evet...Mi ki???? Ayy ne bilim ben..Hahahaa fiozof muyum???:)))) Hiç ummadığım durumlarda yanımda olan insanlar var...Ve onlarla birgün aramıza mesafe girecek olsa  bile(sanmıyorum ama) daima sevgiyle anacağım....Bu duygu tarif edilemez...Kötüyü görmeyen iyinin kıymetini bilemez....Herşey ben mutlu olayım diye var..Hahahaaa ...Telefondaki emojileri istiyorum buraya yaw...Şu sırıtan suratla gözlerini kapayan maymun çizelim buraya:))) Ayyy ne demişler bilim adamları 'Güçlü olan hayatta kalır' İşte yapabiliyosan buyur yaşa....Ne diyimm:))) Hastalıklar da çoğaldı diyolar yaaa...Eskiden tedai yöntemleri ilkel olduğundan , sağlıksız gene sahip kişiler hemen ölüyordu...Üremeyi gerçekleştirek olanlar sağlıklı ve mücadeleci gene sahip olanlardı..Ama tıbbın gelişmesiyle çürük genler nesilden nesile aktarılıyor...Dolayısıyla hastalıklar da çoğalıyor işte....Hatta ruh halimiz bile bu şekilde bozuluyor...Geçen gün telomerlerle ilgili bir yazı okudum...Dna zincirinde ki telomer denilen yapı, sabırsız insanlarda kısaymış ve bu tip insanlar çabuk yaşlanıyomuş....Daha neler bulacaklar bilmiyorum ama herşey Dna da gizli....Tabii konu genetik olunca birazcıkda benim gerçek alanıma girilmiş oluyor...Aman yok yok şimdi unuttuğum detayları araştırıp yazacak değilim...Ancak  yıllar evvel Bilim Teknik dergisinde aşkla ilgili bir makale okumuştum..Gene geçenlerde aşk üzerine Ahmet Ümit'in enfes sohbetini dinlemiştim...Kimden bahsetmişlerdi aklımda ismi kalmadı ama biri sevdiğine kavuşur...Uzun çabalar gerektiren zorlu bir sevdadır.Adam sevdiceğine sorar 'Artık kavuştuk,şimdi seni öldüreyim mi?Yoksa senle evleneyim mi? ' Yani seni terk edersem aşk devam edecek ama evlenirsem bu duyguyu bitirmiş olacağım...Aşk böyle anlaşılması zor ama gerçekliği bu yönde olan bi duygu dediler...Eşim bana döndü ve 'Özlem hanım bu konu hakkında herşeyi söylediler,sen olsan ne derdin acaba? Söyliycek sözün var mı? ' diyerek benle dalga geçtiiiiiiiii....... Bende laf hiç biter mi????? 'Ben son noktayı koyardım Ümit bey, bilimsel bir dergide ,bilimsel olarak araştırılmış bir makaleyle son sözü söylerdim....Kişi genetik olarak düzgün yapıda olan birine bilinçsiz olarak aşık olur...Çocuğu olsun istemese bile bilinç altında yatan genetik aktarım ve sağlıklı bireyler oluşturma içgüdüsü seçimi belirler,ayrıca onlarca insan arasından bu seçimleri yapan beyin karşıdakinin kokusuna odaklanır...kişi bunun farkında bile değildir...Aşık olan kişilere daha sonra  koklatılan tişörtlerden, kişi aşık olduğununkini seçer...Aşık olmak da genetik bir duygudur:))) Hahahaaha ..' Konu detaylı...Ben bu kadarını yazabilirim...Sonuç olarak diyebilirimki  genlerimiz sahip olduğumuz en büyük hazinemiz...Ya da  tam tersi işte... Tez canlılığımızdan,nasıl sevdiğimize,taşıdığımız hastalıklara kadar hepsi minnak kodlarda gizli...Derler ya 'kişi 7sinde neyse 70 inde de odur...Onun geni budur..Yapacak bişey yok....Ne garip dünya di mi?? Doğarken bile adaletli diil..İnsanlardan ne bekliyoruz ki...Ya birgün mükemmel insanı yaratırlarsa ...O vakit bilim kurgu filmleri gerçek olacak zannımca...Yakın zamanda bunu başaracaklar eminim...Hatta, belki başarmış bile olabilirler....Hayırlısı:)))

                                                                           




Yetinmeyi bilmek lazım evet...Yıllar evvel bir düğüne gitmiştim...Düğün Bilkent Otelde yapılmıştı...Bu yeni düğün konseptleri varya..O zamanlar yaygın değildi o kadar...Ben ilk defa görmüştüm...Peri masalı gibi bir düğündü...Yemeklerden içeceklere kadar özenle seçilmiş ve sunulmuştu...ağzım açık düğünü izlemiştim...Garsonların şovu ayrı,gelinle damadın şovu ayrı...Birde ünlü bir isim sahneye gelince....Değme benim keyfime...İşte o akşam , Işın Karaca'nın nasıl güzel sesi olduğunu düğündeki canlı performansıyla daha iyi anlamıştım...Öyle işte...


                                           Kocaman sevgilerle...
                                                                                            

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder