Avrupa'nin buzlaşmış insanlarıyla Orta Doğu'nun duygularını aşırı bir şekilde yaşayan insanları arasındaki farklılık hep ilgimi çekmiştir.. Okuduğum birçok makalede bu durumun eğitim, yetiştirme tarzı ve yasalardan kaynaklandığı söylenmekte... Kaynak ise nefrette gizli... Biraz geçmişe dönüp bakarsak sürekli savaş halinde olan bir coğrafyadan bahsediyoruz.. Savaşın içinde doğan çocuğun , savaşın bir tarafı olma ve diğer tarafın yok edilmesi gerektiğini düşünmesi normal geliyor değil mi? Bizde şu an bunu düşünüyoruz çünki... İşte nefreti alevlendirmiş oluyoruz... Bu mevzuyu çocuk bazında düşünmeye devam edersek , bu ortamda büyüyen çocuklar içlerinde nefreti geliştirmiş oluyor.. Ancak nefret sanıldığı gibi kötü bişey değil... Yüzleşilebilir.. Zaten çatışmalardan arınmış sağlıklı bir ruhsallık olamaz... Diğer tarafa bakarsak , ( şimdi yazacaklarım alıntıdır)- toplum , kapsayıcı ortak bir yasa etrafında birleşmiş görünüyor, ölümcül kimliklere ihtiyaç azalmış.. Toplum sözleşmesinin , demokratik kurumların güven verici birleştiriciliği ile toplumsal alandan uzaklaştırılmış bir nefret söz konusu.. Nereye gidiyor bu nefret? Bireyin iç dünyasında kayboluyor, bunun bedeli ise buzlaşma...zamanı gelince gaddarlığa dönüşebilen bir soğukkanlılık...Toplumun , sınırların dışına ya da bireyin içine itilen zehirli birşey... Toplumun dışında tutulmasının bedeli başka ülkelerde ki savaşlara yol açmak vs.. - Nefret olayına aile bazında detaylı bakacak olursak bir akrabasına gidileceği vakit gitmek istemeyen bir çocuğa 'gidilecek' denir ve konu kapatılır.. Daha farklı yaklaşmak isteyen aile' onlar seni çok seviyor ve görmek istiyor, gene de sen bilirsin?' Der ve sanki seçim yapmasına müsade ediyormuşcasına ( altta yatan sevgi zorunluluğla) davranılır ve aptal olmayan çocuk( ki aptal değildir) gitmeyi kabul eder.. ( dip not: benim ailem hem ikinci cümleyi kurar , ardından aptal olan ben hayır gitmiycem dediğimde 'gidilecek'der ve birinci kalıba geri dönerdi😅🙈) İşte anlattığım bu durum yani özgür seçim hakkı, ve sevme zorunluluğu hissi , Batı kültürüne özgü örtük nefretin oluşumundaki ( buzlaşma) erkenlerden biri olarak görülür...Örnek basit kaldı değil mi? Aslında konu çok uzun..Sadece belirgin başlıklarla özetlemeye çalşıyorum...Diktatör (baba erkil) ailerin tutumu da,avrupanın sahte sevgi gösterisi de doğru değil.... Gerçek sevgi ...Tek kelime....Egoladan sıyrılmış olmak...Gerçi toplum içerisinde sindirilecek bunlar tabii..Amann gene döndük başa:)) Biz Mavi gezegen'e gidelim en iyiysi....:)))
Gündemin berbatlığı midemi bulandırıyor...Bilmiyorum kaçıncı kez söyledim bunu...Değişen bişey olmadığı ortada...Yaaaa ne manyaksınız siz yaaa...Yazıyı yazdım ama yok yaaa...Artık barışçıl kimlik falan kalmadı...Adı herneyse bilmiyorum ama kökten çözüm taraftarıyım...Barış,sevgi dedikçe dibe battık....Bu isteniyor amaaaa..Bu da bir gerçek...Artık komplo teorileri yazmaya başladım...Başka türlü mantığıma oturtturamıyorum....Acaba uzaylılar mı var:))))Hani bilgisayar oyunlarında olduğu gibi ,bizleri birbirimize düşürerek puan falan mı kazanıyolar....:)))
Yaaa bi yandan gülümsüyorum...Bazen güldüğüm için bile utanıyorum ama bugün sıcacık bir video izledim....sizde dinleyin ve yazının ikinci bölümüne daha sonra devam edelim...
Sen ve ben...İkimiz gidelim gel desem...Çok uzak küçücük orası...Masmavi bir gezegen....
Yawww sen ne tatlı biçocuksun yaaa...Ben yüreğinle söylediğini taaa buralardan hissediyorum çocuk...Yolun açık olsun...Ne olur hiçbişey o güzel yüreğini kirletmesin...Ne olur yaaaa....Öğretmenim senin eserin bu güzel bakışlar...Yürekten kutluyorum seni...
Dün bir yazı okudum...Çevresindeki kişi sayısı az olan kişiler daha mutlu insanlarmış ve birde zeki inanlar arkadaşa pek ihtiyaç duymuyor,işlerini engellediğini düşünüyormuş...Yani benim düşüncem belli..Takip edenler(sabredip okuyanlar) anlamıştır... İnsanlar beni yoruyor yoruyor....Anlamsız şeylere tahammül edemezsem ya çok gıcık bir tipe dönüşüyorumyada uzaklaşıyorum...Özgürlük budur yaa....Ohh misss...Birilerine tahammül etmek zorunda olmak,rol yapmak benim karakterime ters yaaa... Şöyle size günaydın dediğinde, her ne kadar zorluklar yaşıyor bile olsa sevgi ışıltısı gördüğüm insanları çok seviyorum ben yaaa....Bazılarının bakışları fesatlığın bir adım gerisine geçemiyor....Herkes dengiyle kardeşim...Walla hiç uğraşacak vaktim yok...Dinlemek bile yoruyo yaaa...Bak şu çocuğu izle...
Geçenlerde, bir öğlen arası sohbete karıştım...Sohbetin ortasına dalmak gibi güzel bir özelliğim vardır benimm....(Bazı gıcık yanlarımdan biri:) ) İnsanlar yetinmeyi bilmiyor deyince ,sordular:
-Bir insanın yetinmesi için hangi koşullarda olması lazım?
- Evi olması lazım....Arabası...Pişireceği yemeğin malzemesini rahatlıkla karşılamalı ve gezebilmeli...Tabii en başta sağlık...Tüm bunların asgari biçimde bile olsa herkeste olması gerekir ve olmalıda..Ben öyle olsun istiyorum...
Çok güldüler....Neden ki? Çünki ev var, ev var...Araba var,araba var....Hep daha güzeli hevesi var...Olsun olsun tabii de...Bunun için yırtınmanın daha doğrusu mutsuz olmanın anlamı yok...Allah kimseyi gördüğünden eksik bırakmasın ve temel ihtiyaçları karşılama konusunda yardımcı olsun..Konu anlaşılmıştır umarım...
Şarkıya geri dönmek istiyorumm...Bir makale okudum biraz önce..Konu 93-2004 yılları arasında ödül almış çocuk şarkılarıyla ilgili... Mavi Gezegen'de bunlardan biri...Bir üniveritenin bir paper-ı yani...Vuruşlardan falan çok anlamam ancak son olarak şarkının sözleri konusunda eleştiri getirmiş...Demiş ki'Çocuklardan güzel bir dünya beklediğini söyleyen büyüklerin şarkısıdır aslında' diye...Walla bence bu dünyadan vazgeçmiş,hayalinde kurduğu gezegene gitmek isteyen bir çocuğun şarkısı...Ben öyle anladım..Dünya demiş ama öyle bi dünya kalmadı...Muhtemelen başka bir dünyadan bahsediyo...İmkan olursa bende onunla gideceğim...Sen kal güzel kardeşim...Biraz yüreğinle dinlemeyi öğren belki alırız seni de sonra:)))

Özetle ,bişey demiycemmm...Sıkıldım ..Öylesine yazdımm...Sevgiler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder