29 Eylül 2013 Pazar

Aradığım kitabı bitirdim....Kurt Seyt-Shura

      

                       Tek kelimeyle muhteşem....Kitap elime geçtikten sonra ,bu romanı yıllar evvel okuyan sevgili Meltem'le kitap hakkında sohbet ediyordum.Çok etkilendim.Onun söylemlerini aynen iletiyorum...Başka türlü anlatılamaz...

  'Nermin Bezmen'in ismi, romanlarından önde gittiği için belki de hakkı teslim edilmemiş bir 3'lemenin ilkidir...2014 ocak'ta Kıvanç Tatlıtuğ'lu dizi versiyonuyla beraber romanları eminim best seller'lar arasında olacaktır uzun müddet...Kurgusu ağır...Sabırsızlık hissedeceksin...Bazen hayal kırıklığına uğrayacaksın...Tabi eğer bitişleri kabul etmiyorsan....İnsan bu hikayeyi kimseyle paylaşmaz istemez...O bakımdan dizi olmasını bakalım nasıl karşılayacak okurlar....'


Eylül'de neden depresyon olur?




                     Efendim,hep bir hüzün hep bir depresyon vardır eylülde.Halbuki eylül hayatın başlangıcı gibidir.İşler yoğunlaşır,okullar açılır....Bu depresif hallerin sebebi kaloriferlerin yanmamasıdır:)) Güneşte ısınıp akşan evde üşürsün:)) Ne giyeceğini bilemez, elinde hırkalar veya montlarla gezersin.Halbuki yaz ne güzeldir, istediğin saat tişörtle dışarı çıkarsın...Efendim eylül'ün hüznü burdan gelir....Sarı yapraklarla alakası yoktur:P Yazdan kalma bugünlerden,Odtu'den fotograflarla yazıma son vereyim.........

Sevgiler............























25 Eylül 2013 Çarşamba

Şişede tavuk:)



                    Evet yanlış duymadınız.Kocaman meyve suyu şişesine geçirilmiş tavuk yedim bugün.Akşam eşim eve geldiğinde,yemekler kalsın size yemek yapacağım dedi ve Özgür şef'in videosunu açarak işe başladı.Tarif video da...Lezzet muhteşem....Resim sadece fırındayken var...Pişmişini çekemeden saldırmışlar yemeğe,ben sofraya geldiğimde çoktan parçalanmıştı:(

http://www.dailymotion.com/video/xq08p5_ozgur-sef-firinda-tavuk_lifestyle?search_algo=2

  İşte ikinci defa yaptığımızda çektiğimiz fotograflar ve bizim tarifimizle şişede tavuk :)

Malzemeler: 

 Malzemelerin miktarını vermiyorum.İsteğe ve kalabalığa göre arttırabilirsiniz..Bol tereyağ olması şart...

  • Bütün tavuk (organik olunca tadı daha güzel oluyor)
  • Kırmızı biber
  • Patates
  • Soğan
  • Mantar
  • Brokoli
  • Sarımsak
  • Zeytinyağı
  • Tereyağ
  • Pekmez
  • Limon kabuğu
  • Sarımsak
  • Salça
  • Cam şişe:)
Tavuğu ister bütün olarak,istersenizde biraz parçalayarak şişeye yerleştiriyoruz
Sosu hazırlamak için bir kapta,zeytinyağı,bol tereyağını biraz ısıtıp,sarımsak atıp sarartıyoruz ve kekik ve kırmızı biberi ekliyoruz. Rendelenmiş limon kabuğunu,salçayı ve pekmezi atıp karıştırıyoruz.Tavuğun üzerine döküyoruz. Doğranmış sebzeleri tepsiye diziyoruz.Sebzelerin arasına biraz su serpiyoruz.210 derecede 45 dakika kadar fırında pişiriyoruz...

Afiyet olsun...











22 Eylül 2013 Pazar

Çalıkuşu


                   Salı Kanal D'de başlıyormuş....Ayy ne sevindim...Bir dizim daha oldu:)

                  Ben 1. sınıfa giderken, hergün akşam annem okurdu bana. Bittiğinde, tekrar okuttururdum. Okumayı iyice öğrenince de kendim okudum tabii...Diziside bir harikaydı benim için .En sevdiğim kısmı, Kamuran'ın Feride'ye her geldiğinde çikolata getirmesi kısmı olmuştur.Feride'de dağıtır ya herkese...Birde yer ya o çikolataları, nefretle...Hocalar bile dört gözle bakarlar, yenisi ne zaman gelecek diye:)))

                     O kadar küçük yaşta, romanla tanışınca biraz Feride'lik kapmışım galiba:))) Ne roman ama.....Film müziği, hala telefonumda melodim. Çikolata demişken, şimdilerde kimse böyle yapmaz .Yapsa bile, ayyy canım ben senin için getirdim,sen ye, benim getirdiklerime değer vermiyomusun falan der herhalde:)))Hele erkek annelerinin sesini duyuyor gibiyim'oğlumun parasını çar çur ettiriyor, çok müsrif çokkk,bundan ev hanımı olmaz:)' Ama öyleee, bakıyorum da artık o yeşilçam hikayeleri yok. Herkes,kendi kesesine uygun eş arıyor:))) Hadi hayırlısı..................:)))

İşte annemin okuduğu kitap kapağı buydu.Resmi internetten buldum. Bizim kitap nerde acaba. Anneme gittiğimde bir arayayım. Bende Aslı'ya okuyayım....



Bu arada Aydan Şener'i pek bi bana benzetirler.Ondan mı çok seviyorum acaba:)))



Send me a postcard darling...





                    Ben mektup yazmayı,daha doğrusu kağıda birşeyler yazmayı severim. Kendimi daha iyi ifade ediyor, çok şairhane şeyler yazabiliyorum. Bir arkadaşım üniversitedeyken, her bayram kart yollardı. Kendisine de yollanmasını isterdi. Ne yalan söyliyeyim ben hep üşendim. Sonra listeden sildi beni. Şimdi düşünüyorum da hakkaten ne güzel olurdu eskiden,bi heyecan bakardık posta kutusuna ne gelmiş diye... Şimdi gelmesin diye bakıyoruz. Hep fatura:))) İşler kolaylaştıkça, heyecanı ve güzelliği de kalmıyor. Artık herşey telefonda..... Ne yazık...

 Nerden çıktı bu yazının temeli biliyormusunuz? Aslı'nın babasının pul kolleksiyonunu bulmasından:)))












Eylul'de karinca olmaya karar verince:)

     



                           Ben pek kışlık hazırlamam.Çünkü hep hazırı gelmiştir:))) Ama bu sene, hazırının gelemeyeceğini idrak ettiğimde eylül olmuştu:))Sen yat yaz boyu, iş başlayınca tutuş:) Gene de tek başıma yapmadım tabii, bakıcımız ve sevgili arkadaşım yardımıma yetişti. Amann ne zor işmiş canım.Nerdeyse 2 haftadır her salı ve perşembe pazardaydım:)) Almak,karar vermek,yok yetmeyince bir daha gitmek.Kavonoz var kapak yok,kapak var kavonoz yok:)) İşi bilmeyince hep eksikle döndüm eve:)) Ama artık öğrendimmmm.Kim tutar beni:)))






Arkadaşım sen yapamazsın yardıma geleyim dedi.Ben bişey yapmam diyenden korkacak,çok güzel yaparım diyenden uzak duracaksın.Kendisi de,ayy ben yapmam,sevmem diyenlerdendir de o bakımdan:) Maasallah pekde pratik. Dolmalık biberleri dizdim balkona fakat ben çok kullanıyorum.Bizim evde herkesin sevdiği şey dolma.Derin dondurucuya içini temizleyip atayım dedim.Arkadaşım da önce kaynar suda 3-4 dakika bekletip hemen soğuk suya tutup poşetledi.Hem daha az yer kapladı,hem lezzetide güzel oluyormuş. Ben ilk defa duydum böyle olduğunu. Bilenler bilmeyenlere anlatsın:)))

Bamya,fasulye,barbunya,vişne,erik,domates konservesi vs....Yaptık baya bişeyler. Artık benden pas....Olduğu kadar...

Sevgiler....








                                           


21 Eylül 2013 Cumartesi

Ebru calışmasından örnekler....


                                                      

Minnoşla beraber çalışmanın sonuna yetişebildik.Sadece kuğu yapımını görüntüledik.Birde ufaklığın çalışması var tabii, o yapmazsa olur mu? Eve gelince Aslı bir kağıda yazdı neler yaptığını.İşte onun ağzından ebru çalışması...

                           
                         İlk olarak battal tekniği yaptım. Bunun için fırçayı boyaya batırıp,herhangi bir parmağınıza tutturup,öbür elinizle onu vuracaksınız.
                        Gel git tekniğinde ise,ince bir telle gel git yapacaksınız.
                        Tarak tekniğinde ,ince telli tarağı suya batırıp sonuna kadar getirirsiniz.
                        Üfleme tekniğinde, üfleme yapılarak boya yön değiştirir.
                        Sarmaşık için,çapraz battal yaparsın,yaprak olur.Ayrıca yaprağına çiçek yaparsın.Çiçek için ince teli boyaya batırıp,suya batırarak yaparsın.Çiçek olarak şekilde çizgi atarsın.Son olarak ortaya nokta atarsın.Lale ve papatyada çiçek gibi yapılır.


                          
                               



                                 


                                 


                                     



                                       

                                      

Alıntı:

Kâğıt süsleme sanatlarının en önemlilerinden biri.Bütün Osmanlı sanatlarında olduğu gibi usta-çırak usulü ile öğrenilen ve sanatçının iradesi dışında birçok değişkenden etkilenen bir sanattır. 

Ebru; renklerin suyla dansının yarattığı bir ahenktir aslında. Bazı kaynaklar ebrunun, yüz suyu anlamına gelen "ab-ı ru" sözcüğünden, bazı kaynaklar ise Orta Asya dillerinden Çağatayca da hareli görünüm, damarlı kumaş ya da kağıt anlamına gelen "ebre"den geldiğini söylese de en yaygın kanı, kelimenin kökeninin Farsça; bulutumsu, bulut gibi anlamına gelen "ebri" den gelmekte olduğudur. Her ne şekilde isimlendirilse isimlendirilsin insanlara da isim olan ebru, gizemli bir ahenk taşıyor. 

Zorlu ve emek isteyen bir sanat olan ebru, geri dönüşü olmayan, tekrarı olmayan, çok değişkenli bir sanattır. 


Birçok eski eserde süsleme amacıyla kullanılan ebru, geleneksel el sanatlarımızdan olmasına rağmen yakın zamana kadar unutulma tehlikesi ile karşı karşıyaydı. Dünya çapında çeşitli milletler tarafından sahiplenmeye başlanmış, bazı ülkelerde ebru yapımı sırasında kullanılan malzemeleri üreten firmalar boy göstermişti. 


Ebru sanatında son devrin piri merhum Mustafa Düzgünman gerek yetiştirdiği öğrencilerle gerek bu sanata kazandırdığı anlayışla manevi hazinelerimizden birinin payidar kalmasında büyük rol oynamıştır. 

GELENEKSEL TÜRK EBRU SANATINDA KULLANILAN MALZEMELER

KAĞIT : Emici özelliği fazla ve mat olanları tercih edilir. Genellikle birinci hamur kâğıt kullanılır. 

KİTRE: Kitre, Anadolu’da yetişen, geven türü dikenli bitkilerden elde edilen, yapışma özelliği az olan bir zamk çeşididir. Suyla birlikte karıştırılarak uygun kıvam elde edilir. İpek kitresi ise, toz halinde hazır olarak satılmaktadır. Piyasada aktarlarda bulunabilen kitrenin plaka halinde, beyaz ve topraksız olanları tercih edilmelidir. 

TEKNE: Ebru yapımında tekne dediğimiz, içine kitre konan kaplar kullanılır. 

FIRÇA: Fırçanın sapı için, esnek olduğundan dolayı gül dalı kullanılır. Kıllar ise, at kuyruğundan elde edilir. 

BOYALAR: Ebru yapımında genellikle oksit kırmızı, oksit sarı, oksit siyah, lahur çiviti kullanılır. Diğer renkler de bunların karışımından elde edilir. Güzel bir ebru için renkleri uyumlu kullanmak önemlidir. Bu nedenle koyu renklerden başlanarak renkler kullanılır. Tabandaki siyah boya, üzerindeki boyaları canlı ve aktif gösterir. Aralardaki beyazlar da renklere hareket getirir. 

ÖD: Renklerin kitre üzerinde kalmasını sağlar. Boyanın içine atılarak kullanılır. İpek boyalar için kullanılmaz. 

BİZ: Büyük, kalınca iğne olup, ebruya şekil vermekte kullanılır. 

EBRU NASIL YAPILIR?

Ebru yapımına başlamadan önce seçilecek kağıdın ölçüsüne uygun büyüklükte bir tekne alınır, tekne kitreli su ile doldurulur. 

Ebru teknesi basitçe alüminyum bir baklava tepsisi gibidir. Kitre, bir bitkinin özü olup baharatçılarda (aktarlarda) satılır. Sinme bir avuç veya tepeleme iki çoba kaşığı kitre iki litre kadar su içinde 2, 3 veya 4 gün bekletilerek kitrenin su içinde iyice şişmesi sağlanır. Şişen kitre su içinde el ile yoğrularak suya karışması sağlanır. Kitreli su boza kıvamında veya az seyreği olmalıdır. Hazırlanan sıvı ince bir tülbent ile süzülerek temizlenir. Son haliyle tekneye yavaşça (köpürtmeden) boşaltılır. 

Değişik renklerde toprak boyalar ayrı ayrı iki cam yüzey (veya seramik, krom) arasında iyice ezilir. Ezilme esnasında hafif su katılır. Ezilme sonrasında meydana gelen çamur benzeri boyaya sığır ödü katılarak 15 gün veya bir ay kadar bekletilir. Boyanın öd asidiyle pişmesi sağlanır. Beklemeden sonra mamul sulandırılarak kullanılır. Boya açılmıyorsa öd katılır. Rengi açmak için su kullanılır. 

Bir ebru bir defa yapılabilir. 

Hazırlanan boyalar fırça veya metal çubuk yardımıyla daha önce hazırlanmış olan kitreli suyun üst yüzeyine damlatılır.Boyaların açılmasını ve şekillerin yuvarlaklığını kesin olarak bilemeyiz. Ancak fikir sahibi oluruz. Yaptığımız ebrunun tam olarak nasıl olacağını değil neye benzeyeceğini bilebiliriz. Bu yüzden iki defa aynı ebruyu yapmak imkansızdır. 

Kağıt tekneye serilir, iş tamamlanır. 

Kağıt düzgünce tekne üzerine bırakılır, görüntünün kağıda işlemesi sağlanır. Kağıt temiz bir ortamda kurumaya bırakılır. 


Su yüzeyinde meydana gelen şekiller, teknik gereksinme sonucu daha çok soyut olarak gelişir. Bu düzenlemeden sonra seçilen kağıt su yüzeyine yatırılır. Birkaç saniye sonra kaldırılır ve kitreli suyu süzülünceye kadar iki ucundan asılır. 

Bu ebrû tekniğinde sanatçı, boyaların kitreli su üzerindeki dağılışına yeterince hakim olamaz. Bu yüzden bir takım kalıplaşmış ebrû tipleri oluşmuştur. 








17 Eylül 2013 Salı

Basit ahşap boyama tekniği ve ipuçları




                           Öncelikle yapılan bir çalışmadan yola çıkarak anlatayim.Anlatırken geçenlerde keşfettiğim klibi izleyin.Hem izleyip hem okunamayacağından,öncelik sırası size kalmış:)))




Malzemeler:

Ahşap obje : 14 lira
Zımpara: 3 lira falan
Akrilik boya: Bu çalışma için 3 renk kullanıldı,beyaz,sarı ve mavi.Sarı ve mavi o kadar az kullanıldı ki
,minik tüplerde 12 renk olarak satılanlardan almak daha mantıklı geldi.Çünkü bu boyayla herşeyi boyayabiliyorsunuz.Dursun bi köşede lazım olur.Yeni trend beyaz olduğundan orta boy bir tüp 2-3 objeyi çok rahatlıkla boyar.Fiyat 3-4 lira falan
Fırça: 4-5 lira falandı galiba şimdi hatırlıyamıyorum.Geniş uçlu ahşap boyama için lazım deyince veriyorlar.Benim gibi basit işler yapacaksanız oradaki adamların şu fırçada lazım buda lazım demesine kanmayın.Sulu boya fırçasıylada çiçekleri yaparsınız çünkü:)
Dekupaj tutkalı: o da 4-5 lira gibi bişeydi sanırım
Vernik: O da o civarlarda:))
Dekupaj kağıdı: 1,5 lira.Bunu unutmadım:)

Aldığınız malzemeler baya birşeyler boyamaya yetiyor.Şimdi objeyi zımparayla zımparalayıp ıslak bezle siliyoruz.Zımparalama deyince harala gürele yapılan bir işten bahşetmiyorum.Obje zaten temiz ancak tortusu kalmasın diye yapılan bir işlem.

Beyaz boyayı plastik bir tabağa döküyoruz ve sulandırmadan,tek yöne doğru boyuyoruz.Fırça izi kalmasın diye.Bu işlemi kuruyunca bir daha,ve bir daha hatta bir daha yapıyoruz.Yani 3-4 kat hatta beğenmediyseniz 5-6 kat olabilir.

Hangi resmi nerelere yapıştırmak istiyorsanız kesip,ayarlamaları yapıyorsuınuz.Şimdi burda püf nokta şu:
Eğer yazıcı çıktısı alacaksanız,alacağınız çıktının renk tonları yoğun olursa yapıştırma sırasında mürekkep dağılıyor.Örnek:

Büyük kızım boyadı,küçüğü poz verdi:)


Resimlere dikkatli bakılırsa netliği kayboldu ve kulelerin pembelikleri karıştı birbirine.Ama açık renk tonları kullanıp,resmi büyütme yapmadan kullanırsanız da sonuç şöyle:



Eğer Zafer çarşısındaki malzeme satan yerden dekupaj kağıdı alırsanız, o da daha önce boyadığım anahtarlığım gibi olur.Tabii ki satın alınan daha güzel oluyor.Daha ince kağıt olduğundan,kendi deseniymiş gibi görünme olasılığı artıyor.

Fotografı güzel çekememişim.Bir ara çeker değiştiririm:) Evet parça parça olan kağıtların arkasını çevirip,bir kenara döktüğümüz dekupaj tutkalını resmin ortasından başlayarak,boşluk olmayacak şekilde sürüyoruz ve hemen düz bir şekilde yapıştırıyoruz.Yapıştırmaları yaptıktan sonra tutkalla bütün yüzeyü boyuyoruz.Çünkü tutkal, seffaf bir zemin oluşturuyor.Bu da kağıdınızla oluşan katmanı azaltıyor.Bu işlemi kuruduktan sonra 3-4 kez,daha iyi olsun diyosanız 5-6 kez tekrarlıyorsunuz. Yazı yazmak ve resim çizmek istiyorsanız onlarıda tamamladıktan sonra su bazlı verniğinizi 4-5 kat süreceksiniz.Bu işlemler kuruduktan sonra olacak ve unutmayın fırçayı tek yöne doğru ve bir sefer sürmeye çalışın.Akrilikte telafisi kolay olurda vernik sırasında iz kalabilir:)

Transfer tekniğinide denedim bakın sonuç nasıl oldu...



Resim benim daha evvel puzzle'ını yapıp hediye ettiğim resim.Siyah beyaz olduğu için transfer olmayabilirmiş.Yada Transfer tutkalı bozuk olabilirmiş:( Neyse bunu dekupaj tekniğiyle telafi edeceğim...

Sevgiler...






Edison'un kardeşi kim?


          Büdüson:)))) Ne yapayım ya okul alışverişleri sırasında aklıma gelen tek şey susam sokağı oluyor.Hele ki en sevdiğim şarkılardan biri aşağıda:))) Sevdiğim sayı altı:))



BU ARADA MIGROS'DA 70 LİRALIK ALIŞVERİŞE FABER CASTEL BOYA SETİ 5 LİRA

Ben almıştım geçen hafta pahalı pahalı ama gene aldım.Lazım oluyor çünkü.Kayboluyor,yok efendim ufaklık istiyor falan fişman:))

Çocuklar büyüyünce iş daha da artıyor.Bence küçükken daha rahat.Kurslar,dersler,trafik cebelleşmesi falan....Bizim eve giden yol artık yol değil.Araba pazarı sanki.Berbat oldu berbat.Umarım tez zamanda hallolur.Aslında baya kızgın ve isyankarım bu aralar.Haber izlememeye, çevremde gördüğüm ve tanık olduğum bazı olayları unutmaya çalışıyorum.Bakmayın hayat sosyal medyada görülen gülen yüzler ve esprilerden ibaret değil.Çok şükretmek lazım çokkkkk....Allah kazadan beladan felaketten ve gıcık insanlardan korusun bizleri.Yaa gene bir laf sokuşturdum galiba.Ben yazarken böyle oluyorum.Normalde hiç böyle bir insan değilim:P Arkadaşım fal baktıda,gıcık insanlar gıcık etmeye çalışacak seni.Ama sen akıllısın,onlara fırsat vermiyorsun dedi de:)) ondan yani:))

Bu sene telli defter istedi kızım.Aslında ben öğrencilerime aldırmak istemiyorum hatta almayım diyorum ama işte hani bir fıkra varya ,hocanın karısının başı açık ve süslüymüş, hergün vaaz verirken kadınlara kapanmalarını ve sade olmalarını söylermiş.
Bir gün cemaat dayanamamış:
---Hoca,senin hanım hiç senin söylediklerini yapmıyor
Hoca:
----Tamam ama yakışıyor kerataya:))

Onun hesap oldu bizim işte:))Kaplama derdi yok.Ohh dedim içimden de çıstak çıstak:)


Artık büyüdük,öyle karakterli şeyler istemiyoruz.Aslında ben bile şu koca yaşımda alırım Hello Kitty Miity falan bişeyler ama işte kendilerini ispatlayacaklar ya:)


Evet bitiş şarkımız gene eskilerden gelsin. The question is,What is mahna mahna??
Sevgiler....








4 Eylül 2013 Çarşamba

Midnight in Paris



                     Ben 60'lar da yaşamayı çok isterdim...60'larda yaşasaydım 50'lerde yaşamak isterdim. Evet geçmişe inanılmaz bir özlem ve istek var. Şarkılar,kıyafetler,evler müthişşşş....Mesela şu Mercedes'in hiç yayınlanmamış ama youtube'da kol gezen videosu varya.Ufff super mekan.Hani reklama gelince,ne kadar zalim ve acımasız olsada Adolf Hitler,reklam sonu mesaj içimi burkuyor...İzlemeyenler izlesin


Tehlikeyi önceden sezen araba mesajı veriliyor....

Evet mekanı belirledik,bura olmassa Paris neden olmasın değil mi? :)))

Gelelim eski 45'liklere:) Onlardan biri olan Summer Wine:)




 Old version

New version




Sevigili Lana Del Ray sevgilisiyle yapmış bu düeti ve klibi...Sarışın ayrı bi güzel,esmerken ayrı bi güzel.Aramızda kalsın ama kendisi gençliğinde baya çirkin ve kıllıymış.Ahhh estetik sen nelere kadirsin:))


Şarkıyıda seçtik.Gelelim mekan alternatiflerine...Midnight inParis filmini bir hatırlayalım.Woody Allen'ın çok şeker ve insanı alıp götüren filmi. Paris sokaklarını geçmişe doğru gezdiren,romantik komedisi..





Bundan sonra spoiler:)

Filmde 1920'lere yolculuk eden genç yazar ile Ernest Hemingway, Fitzgerald, t.s.Eliot, Pablo Picasso, Ssalvador Dali gibi isimlerle karşılaşıyoruz. Dönemin güzellikleri, muhteşem paris görüntüleri eşliğinde anlatılmış.Yazımın en başında ip ucunu verdiğim gibi, zamanda yolculuk edilerek geçmişe gidiliyor  ve her gidilen zamandaki insanlar kendilerinden önceki zamanlarda yaşamak istiyor.

her gece bir yola çıktığınızı düşünün 
aslında hep olmak istediğiniz geçmişe
ve gittiğinizde geçmiştekilerin de 
sizden pek farksız olmadığını göreceksiniz
onlarda hep olmak istiyorlar geçmişte ...

Paris in the morning is beautiful
Paris in the afternon is charming
Paris in the evening is enchanting
but...
Paris after midnight is magic 

Filmden kısa bir diyalog:
Gil : yeni kitabımın taslağını okuyup , ne düşündüğünüzü bilmeyi çok isterim.

Hemingway : nefret ettim.

Gil: daha okumadınız bile.

Hemingway : kötüyse zaten nefret ederim. iyiyse , kıskanırım ve nefret ederim. başka bir yazarın , senin kitabınla ilgili düşüncelerini bilmek istemezsin

....................

"adriana, eğer burada kalırsan bu senin şimdiki zamanın olur ve kısa süre sonra başka bir zamanın hayalini kurmaya başlarsın. o zamanı "altın çağ" sanırsın... yani, sonuçta şimdiki zaman seni tatmin etmez çünkü zaten hayatın kendisi memnun etmez..."

............................

Sonuçta filmde verilen mesaj:  geçmişe duyulan merak,yaşadığın zamanın sıkıcılığından değil hayatın genel sıkıcılığından


Sevgilerimle...................


My summer wine:)